Tezhip, benim için uzun soluklu bir öğrenme ve uygulama süreci olagelmiştir. Altınla desenleri buluşturmak, bu kadim geleneğin bir parçası olmak her zaman heyecan verici. Her fırça darbesinde, geçmiş ustaların izlerini takip etmeye çalışıyorum. Bu işin en güzel yanı, her eserin kendine özgü bir yolculuğu olması. Bir desene başlarken, o desenin nasıl şekilleneceğini tam olarak kestiremiyorsunuz. Altının ışıltısı ve renklerin uyumu zamanla ortaya çıkıyor. Bu süreçte sabırlı olmak ve işin inceliklerine dikkat etmek gerekiyor. Tezhip yaparken, sadece görsel bir güzellik yaratmaya çalışmıyorum. O motiflerin her birinin bir anlamı olduğuna inanıyorum. Belki de bu yüzden, desenleri seçerken ve uygularken içsel bir bağ kurmaya çalışıyorum. Selçuklu'dan Osmanlı'ya uzanan bu zengin mirası kendi çizgimle yorumlamak benim için ayrı bir keyif. Bu işin zorlukları da yok değil elbette. Bazen saatlerce tek bir nokta üzerinde çalışmak gerekiyor. En ufak bir hata, bütün emeği etkileyebiliyor. Ama bu zorluklar, eserin tamamlandığındaki o tatmin duygusunu daha da değerli kılıyor. Benim için tezhip, sürekli bir öğrenme ve gelişme alanı. Her yeni eserde, yeni bir şeyler keşfediyorum. Ustaların eserlerine baktıkça, öğrenilecek ne kadar çok şey olduğunu bir kez daha anlıyorum. Bu yolculukta, kendi küçük katkılarımı sunmaya çalışmak beni mutlu ediyor. Sonuç olarak, tezhip benim için hem bir uğraş hem de bir tutku. Bu gelenekteki güzelliği ve anlamı kendi çalışmalarımla yansıtmaya gayret ediyorum. Umarım, ortaya çıkan eserler de bakan kişilere bir nebze olsun bu güzelliği ve huzuru ulaştırabilir. Bu, bir sanatçı olarak en büyük dileğim.